30 Ocak 2015 Cuma

Bir Gülüp Bir Ağlayalım

    Bugün bir değil tam iki tane drama ile karşınızdayım. Şöyle sizi duygudan duyguya sürükleyeyim istedim. Başlıktan da anlaşılabileceği gibi bir komedi bir dram elimizdeki malzemeler. Önce komedi ile başlayalım ki şöyle modumuzu yükseltelim. Dizimiz çok taze bir dizi birkaç ay önce yayınlandı. Ben de hemen başladım ama buraya yazmam yine geç oldu. Neyse gelelim asıl mevzumuza dizimiz "Modern Farmer" başrolünde benim dünyalar tatlısı Hong Ki'm yer alıyor. Blogumu takip edip de tanımayan yoktur ama olur da tanımıyorsanız FT-Island grubunun vokalisti. You're Beautiful'un Jeremy'si.





Konusu ise kısaca şöyle idol olmaya çalışan bir rock band tam çıkışları yapacakları sırada talihsiz bir olayla çıkışlarını gerçekleştiremezler. O zamandan sonra müzik piyasasındaki tüm şöhreti yitirmeye başlarlar. Grup üyelerinin hepsi hayatın çeşitli alanlarında yaşamaya devam etmek zorunda kalırlar ama içlerinde hep bir müzik aşkıyla. Lee Min Gi grubun vokalisti olarak hala eski günlerine geri dönebilecekleri umudunu taşımaktadır. Bu sırada büyükannesi ölür ve ona da kocaman bir tarla kalır. Min Gi'nin amacı tarlayı satıp o parayla albüm yapmaktır ama işler hiç de düşündüğü gibi gitmez ve bizim çılgın çocuklar kendilerini kırsalda çiftçilikle uğraşırken bulurlar.




Tabi başlarına da gelmeyen kalmaz zira oldukça fantastik bir köy yaşamı onları beklemektedir. Aşkla,dostlukla, sevgiyle,fedakarlık ile dolu bu kahkaha makinesi diziyi kaçırmamanızı tavsiye ederim.




Gelelim 2. dizimize birçok K-drama severin izlediği ama benim hep ertelediğim bir dizidir. Zira beni tanıyanlar bilir pek acıtasyonlarla dramalarla aram iyi değildir. Ama bu diziyi izlemesem başrol oyuncularına kendi adıma haksızlık edeceğimi düşündüm. Çünkü başrollerde Kore'nin en beğenilen kadınlarından Song Hye Kyo ve en karizmatik oyuncularından Jo In Suk yer alıyor. Yayınlandığı dönemde zaten oldukça iyi reytingler almış bu diziyi ben biraz gecikmeli de olsa izledim. Modern Farmer ne kadar eğlenceliyse "That Winter the Wind Blows" o kadar karamsar. Zaten adından anlaşılabileceği gibi kış mevsimini kendilerine fon ediniyorlar ve karşımıza aşkla dramla dolu bir hayat hikayesi ile geliyorlar.


Kısaca konuya değinecek olursam Oh Young küçük yaşta anne ve babası ayrılır. Ağabeyi annesi kendisi babasıyla kalır ve bundan sonra bir daha ne annesini ne de ağabeyini görür. Bu da yetmezmiş gibi bir de gözlerini kaybeder ve hayatını eve hapis bir şekilde sürdürür. Diğer yandan Oh Soo daha bebekken annesi tarafından terk edilir ve yetimhanede büyür. Büyüdükten sonra kumarbaz ve hilekarın teki olur. Aynı adı taşıdıkları arkadaşı Oh Soo sürekli Kore'nin en büyük firmalarından biri olan PL Group'un oğlu olduğunu ve kız kardeşine ulaşmak istediğini dile getirmektedir. Bu sırada olaylar gelişir ve Oh Soo gerçek Oh Soo'nun yerine geçerek PL Group'un oğlu olduğunu iddia edecektir. Herkes için eteğindeki taşları dökme ve hatalarıyla karşılaşma vakti gelmiştir. 



İki oyuncu da inanılmaz iyi iş çıkarmışlar. Song Hye Kyo kör bir kızı oldukça gerçekçi canlandırırken Jo In Sung her zamanki muhteşem bakışları ile karakteri oynamamış resmen yaşamış. Bu adamı gerçekten çok ama çok beğeniyorum. Beni her yaptığı işte darmaduman etmeyi başarıyor. Yeni projelerini sabırsızlıkla bekliyorum.



Açıkcası Song Hye Kyo'nun yanında ezilmeyecek aktör bulmak oldukça zor. Hem güzelliği hem de oyunculuğu ile çok fazla göz doldurucu bir kadın. Sanırım bu işin altından Jo In Sung'dan başkası kalkamazdı.

Unutmadan dizimizin diğer çiftinden bahsetmeden geçmek olmaz. Kim Beum ve Jung Eun Ji inanılmaz hoş bir çift olmuşlar. İkisini de ayrı ayrı çok severdim ama birlikte daha da çok sevdim. Kimim Bumum lütfen yakın zamanda şöyle güzel bir dizi ile bize dön :)









8 Ocak 2015 Perşembe

Bir Meleğin Günlüğü

     Düşünün ki çok çok zor hayat yaşamışsınız ve birileri tarafından öldürülüyorsunuz tam bu esnada her şey bitti diye düşünürken kendinizi kendi bedeninize bakarken buluyorsunuz. Carolyn Jess-Cooke tam olarak bunu hayal etmiş ve ortaya sevgi,acı,kader,ölüm ve umut dolu bir kitap çıkarmış. Bir meleğin günlüğü Margot adındaki bir kadının hikayesi acılarla dolu bir çocukluktan sonra aşık olduğu ve evlendiği adam onu aldatmış üstelik oğlu da birini öldürme suçunda hapisteyken bilmediği biri tarafından öldürülüyor ve kendini diğer alemde buluyor. Artık Margot ölmüştür ve kendisi Ruth adında bir melek olmuştur ve dünyaya geri gönderilir. Ondan istenen bir koruyucu melek olması ve koruyacağı insanı gözlemlemesi,koruması ve mümkünse sevmesidir. İşte hikayemiz böylece başlıyor.


Kitap kapağı benim çok hoşuma gitti bu nedenle de minik bir kompozisyon hazırladım bu kitap için.




 Bu romanın bana öğrettiği en önemli şey hayatımızda bazı şeyleri değiştiremeyiz o zaman o acılara katlanmak ve yolumuza devam etmeliyiz. Mümkünse kendimizden daha üstün bir güce inanıp bir gün her şeyin yoluna gireceği umudunu hep içimizde taşımalıyız.

2 Ocak 2015 Cuma

Küçük Bedenlerin Büyük Dünyası

    Yeni yılın ilk yazısı ile karşınızdayım. Açıkçası kafamda birkaç tane yazmayı düşündüğüm taslak var fakat bu yazımla açılışı yapmak istedim. Yeni yıldan beklentiniz nedir diye sorarlar ya hep insanlarda hep bir dünyada barış olsun derler. Keşke ama imkansız bir istek insanoğlu var olduğu sürece her zaman kavga olacaktır. Benim dileğim ise dönüşü mümkün olmayan şeyler yapmasın insanlık. Bugün size anlatacağım kitap tam da asla telafi olmayacak bir konuyu işlemiş: "Ölüm"

Kitap ölümün kol gezdiği zamanlarda 2.Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanya'sında geçiyor. Küçük bir kız annesinin yanında bir trende ölüm ise hemen başucunda küçük erkek kardeşi için gelmiş. Daha küçücük bir çocukken ölümle karşılaşan bu kızın tek tesellisi kitaplar. O bir kitap hırsızı bu hayattan çalabileceği tek şey kelimeler çünkü daha ölümler yeni başlıyor. Küçük bir kızın gözünden savaş ve ölüm o kadar naif ve iç burkucu anlatılıyor ki. Yapılan ve hala yapılmakta olan tüm bu insanlık ayıpları için insan insan olduğundan utanıyor.


Yeni yılımız hepimize daha az acı ve acılarla başa çıkma gücü getirsin.Benimse tek dileğim bu.